Lüleburgaz
Trakyanın incisi…
Lüleburgaz Kalesi
Lüleburgaz kalesi surları yapımında kullanılan moloz taş ve tuğlalar, zamanın yıpratıcı etkisine karşı direnç göstermiş, günümüze ulaşmayı başarmış. Roma ve Bizans döneminin izlerini taşıyan bu duvarlar, şehrin tarihi ve kültürel mirasının önemli bir parçasını oluşturuyor. Osmanlı döneminde de onarılarak kullanılan surlar, geçmişin ihtişamını yansıtıyor. Her adımında tarihi hissedebileceğiniz bu surlar, ziyaretçilerine farklı bir dünyanın kapılarını açabiliyor.


Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi
Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi cami, medrese ve tekkeden oluşan bu kompleks olarak karşımıza çıkıyor. Osmanlı’nın en önemli yapılarından biri olan külliye, 16. yüzyılda Osmanlı’nın ünlü sadrazamı Sokullu Mehmet Paşa’nın vizyonuyla inşa edildi. Cami, kemerli dükkanlar, han, hamam ve medresesi ile külliye, adeta bir şehir içinde kültür ve ibadet alanı işlevi görüyor.
Külliye geçmişte ibadet, ticaret ve eğitim amaçlı kullanıldı ve şehrin kalbi olarak atıyordu. Zaman içinde çeşitli tahribatlara maruz kalsa da, her bir yapısı hala geçmişin ihtişamını fısıldıyor. Sokullu Mehmet Paşa’nın bu külliyeyi yaptırırken Osmanlı’nın 16. yüzyıldaki askeri, siyasi, ticari, sosyal, haberleşme ve ulaşım politikalarını göz önünde bulundurduğu düşünülüyor.
Sokullu Mehmet Paşa Hamamı
Sokullu Mehmet Paşa Hamamı, zamana meydan okuyan ihtişamıyla ziyaretçilerini büyülemeye devam ediyor. Ünlü mimar Koca Sinan’ın ustalığıyla 1569-1570 yıllarında Sokullu Mehmet Paşa için inşa edilen bu hamam, Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi’nin göz kamaştırıcı bir parçası olarak karşımıza çıkıyor.
Klasik Türk hamamlarının plan tipini ustalıkla yansıtan hamam, kadın ve erkekler için ayrı bölümlere sahip. Her bölümün kubbeli tavanı ve zarif mimari detayları, ziyaretçileri geçmişe bir yolculuğa çıkarıyor. Hamamın etrafındaki dükkanlar ise geçmişte hamamın gelir kaynağı olarak kullanılmış. Bu da yapının sadece bir hamam olmanın ötesinde, sosyal bir merkez işlevi de gördüğünün kanıtı olarak karşımıza çıkıyor.


Zafer Çeşmesi
Lüleburgaz’ın önemli kültür hazinelerinden olan Zafer Çeşmesi, ziyaretçilerini etkileyici bir tarih yolculuğuna çıkarıyor. 1917 yılında, I. Dünya Savaşı’nın gölgesinde inşa edilen bu anıt çeşme, Lüleburgaz’ın düşmandan geri alınışının ve kasabanın yeniden huzura kavuşmasının sembolü olarak kabul ediliyor. Küfeki taşından ustalıkla yontulmuş dikdörtgen sütun gövdesi, zamana meydan okuyan bir sağlamlıkla karşımıza çıkıyor. Temel gövdenin üzerinde yükselen zarif alınlık ve tabla, Osmanlıca kitabelerle süslü bir tarih şöleni sunuyor. Dört topuzlu kubbenin tepesinde parlayan pirinç ay ise, zaferin ve bağımsızlığın sonsuzluğunu simgeliyor.
1920-22 yılları arasındaki Yunan işgali sırasında zarar gören çeşme, 1962 yılında aslına uygun bir şekilde restore edilerek yeniden hayat buldu. Ancak 1990 yılında bir kamyonun çeşmeye çarpması sonucunda yeniden yıkılması çeşmenin yeniden yapılmasını gerektirdi.
Sokullu Mehmet Paşa Köprüsü
Edirne çıkışında, Lüleburgaz Deresi’nin üzerinde uzanan Sokullu Mehmet Paşa Köprüsü, tarihi bir yapı olarak karşımıza çıkıyor. Bu köprü, Sokullu Mehmet Paşa tarafından Mimar Sinan’a yaptırıldı ve Lüleburgaz Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi ile birlikte 1569-1570 yıllarında inşa edildi.
Köprünün çevre taşları ince yontulmuş ve günümüzde halen sağlam bir şekilde duruyor. Menba tarafındaki orta ayak detayları sağlamlığını korurken, mansap tarafındaki on iki köşeli piramit formunda olan kısım, Lüleburgaz tarafındaki ayakta ilk şeklini muhafaza edebilmiş. Diğer ayak ise sonradan ehil olmayan ustalarca koni şeklinde inşa edilmiş olması yapının bütünlüğüne zarar vermiş. Köprünün yapılış amacı, kervan ve posta yolları üzerindeki bütünselliği sağlamak ve geçiş yollarını kolaylaştırmak. Aynı zamanda 16. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin yaptığı seferlere hizmet edebilmek de bu amaçlar arasında yer alıyordu.
Lüleburgaz Sokullu Mehmet Paşa Köprüsü de batı seferlerine çıkan orduya hizmet etmesinin yanında, imar faaliyetlerinin içinde yer almasıyla önemli bir yere sahip. Halen kullanılmakta olan köprünün yükü, İstanbul-Edirne asfaltının ilçe dışına alınmasından sonra oldukça azaldı.


Zindan Baba Türbesi
Lüleburgaz’da bulunan ve hakkında pek bilgi sahibi olunamayan Zindan Baba türbesi yerli ve yabancı birçok turist tarafından ziyaret edilen noktalarda birisi haline geldi. Bursa tipi türbeleri andıran bu üç katlı yapı, tuğla ve küfeki taşından inşa edilen bu yer, yüzyıllardır birçok hikayeye tanıklık etti. Türbenin adı, kimliği ve tarihi hakkında kesin bilgiler olmasa da, halk arasında dolaşan efsaneler ve rivayetler onu gizemli bir hale büründürüyor. Kimileri onu şehrin fatihi olarak görürken, kimileri de manevi bir rehber ve şifacı olduğuna inanıyor.
Zindan Baba’nın türbesine girerken, küçük bir kapıdan geçerek dar ve karanlık bir merdivenle karşılaşılıyor. Her kat farklı bir atmosfere sahip ve her köşesi keşfedilmeyi bekliyor. Bodrum katında bulunan türbe kısmı, beşik tonoz örtüsüyle huzurlu bir ortam sunuyor. Duvarlarda yer alan nişler ve taş oymalar, geçmişin izlerini taşıyor. Türbenin üst katları ise daha aydınlık ve ferah. Buralarda Zindan Baba’ya ait olduğu düşünülen bazı eşyalar ve dini eserler sergileniyor. Pencerelerden içeri süzülen ışık, tarihi duvarlara ve ahşap zeminlere ayrı bir hava katıyor.
Çarşı Çeşmesi
Osmanlı’nın ihtişamını yansıtan çeşme, 1667 yılında IV. Mehmet’in emriyle inşa edildi. Dört köşeli ve kare bir forma sahip olan çeşme, kesme küfeki taşından ustalıkla örülmüş ve kubbeyle taçlandırılmış. Günümüzde hala sağlam ve dimdik ayakta duran çeşme, geçmişten gelen bir selam gibi ziyaretçilerini karşılıyor.
Rivayete göre, avcılığa tutkulu olan IV. Mehmet, bu bölgede dinlenirken tattığı sudan o kadar etkileniyor ki, bu çeşmeyi yaptırarak hem bölgeye su kaynağı sağlıyor hem de anısını ölümsüzleştiriyor. Çeşme sadece bir su kaynağı değil, aynı zamanda Osmanlı’nın mimari zevkini ve Lüleburgaz’ın tarihi mirasını da gözler önüne seriyor. Lüleburgaz’ın önemli meydanlarından birinde bulunan çeşme, IV. Mehmet Çeşmesi ve Orta Çeşme adıyla da biliniyor.
Lüleburgaz Çarşı Çeşmesi, tarihi ve mimari değerini harmanlayarak ziyaretçilerine eşsiz bir deneyim yaşatıyor. Geçmişin izlerini taşıyan bu çeşme, Lüleburgaz’ın ruhunu ve kültürünü yansıtan önemli bir simge.


Evrensekiz Göleti
Lüleburgaz’ın Kavakdere mevkiinde, doğayla iç içe bir cennet köşesi olan Evrensekiz göleti kaçamak yapmak isteyenlerin ilk adresi oluyor. 2000 yılından beri mavi sularıyla yerleşim biriminin huzurlu bir köşesi olan bu gölet, 75 dekarlık bir alana yayılıyor ve etrafındaki 350 dekarlık alan ise yemyeşil ağaçlarla kaplı. Çam, çınar, at kestanesi, selvi çamı, salkım söğüdü ve dişbudak gibi ağaçlar, göletin etrafını adeta bir yemyeşil kuşağa dönüştürüyor. 2000 yılından itibaren başlayan ağaçlandırma çalışmalarıyla bugüne kadar 30 binden fazla ağaç dikildi. Göletin etrafında kafeteryalar, çocuk oyun parkları, basketbol ve voleybol sahaları ve piknik masaları bulunuyor.
Doğa severler için ideal bir yer olan gölet, piknik yapmak ve balık tutmak için oldukça cazip. Göletin etrafındaki restoranlarda lezzetli yemekler ve mezelerin tadına bakabilirsin. Kafeteryalarda ise çayını yudumlayarak doğanın keyfini çıkarabilirsin.